ŞİDDETSİZ İLETİŞİM VE ARABULUCULUK ATÖLYESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Arabuluculuk Gönüllüleri Derneği tarafından gerçekleştirilen Şiddetsiz İletişim Atölyelerinin 3. sü 7 Mayıs 2015 günü Nonviolent Education and Research Center’da gerçekleştirildi. Atölye çalışması, sunumlar, yaratıcı egzersizler ve rol oyunları ile birlikte, her bireyin interaktif bir şekilde katıldığı öğrenme modeli ile gerçekleştirilen etkinlik önceki iki etkinlik gibi renkli ve eğlenceli geçti.
ÖFKE İLE İLİŞKİMİZ VE EMPATİ
Katılımcılar öfke duyguları ile tanışarak kendilerini şiddetsiz yollarla ifade etmeyi deneyimledi. Öfkeyi denetleyen düşünceleri fark ederek kendimizi ve başkalarını daha iyi anlamayı öğrenip, arabulucu ve taraflar üçgeninde empati ve öfke yönetiminin yapıcı etkileri üzerine egzersizler yapıldı.
Öncelikle herkes kendisini tanımlayan birkaç cümleyi hayali olarak bir kutuya bıraktı. Daha sonra bir tuvalet kağıdı rulosundan herkes dilediği miktarda alıp, aldığı peçete sayısı kadar kendilerinden, mevkileri ve meslekleri dışındaki özelliklerinden bahsetti. Atölye çalışmasına katılanlar tarafından hayatın olağan akışında sürekli karşılaştıkları ve öfkelendikleri durumlar soruldu. Öfke ile ilişkimiz ve öfkelendiğimiz durumlar birer birer tespit edildi.
Atölye çalışmasından elde edilen sonuçlara göre öfke halinde; haksızlık, hadsizlik, planın bozulması, can sıkıcı olay(küfür), düzensizlik, saygısızlık, güvensizlik, yere tüküren insanlar, bencillik, yalan, anlayışsızlık, sorumsuzluk, trafik, özel alana müdahale, söz kesilmesi, ayrımcılık, savaş, duyarsızlık, devlet liderleri, yakınlar, müvekkiller ve polisler hayatta karşımıza çıkan ve bizi öfkelendiren durumlar ve insanlar olarak tespit edildi.
Tespitlere bakılınca “Aslında hayatımızda öfkelenmediğimiz ne var?” sorusu gündeme geldi ve tartışıldı.
Peki öfkelenince ne yapıyoruz? Katılımcıların yaptığı münazara sonucunda, öfke sonucu doğan tepkiler; saldırmak, küfür etmek, bağırmak, kahve-sigara, içine atmak, dışa vurmak, sabretmek, nefes almak, küçültmek olarak belirlendi.
O HALDE ÖFKE NEDİR?
Her şeyden önce öfke bir duygudur. Engellenme, incinme, bir zor, tehdit veya saldırı söz konusu olduğunda öfkeleniriz. Bu durumlar hayatın herhangi bir anında çıkabiliyor. Aslında ihtiyaçlarımız karşılanmadığında öfke duygumuz ortaya çıkıyor.
ÖFKENİN ETKİLERİ NELERDİR?
Öfke duygusunun öncelikle yıkıcı etkilerinden bahsetmek gerekir. Öfke ilişkileri, işleri bozar. Sağlığa zarar verir. Saldırganlığı tetikler. Öfke en çok kalbi etkiler. Öfkelenince vücuttaki hormon değişikliği ve adrenalin saldırganlığa sebep olur. En büyük yapıcı etkisi ise aslında karşılanmamış ihtiyaçlarımızı fark etmemizi sağlayan bir çalar saat olmasıdır.
Etkinliğin devamında katılımcılar iki gruba bölünerek, gruplardan birinin karşı gruptaki katılımcı tarafından ne talep edilirse edilsin hayır denilmesine, ikinci grubun ise diğer grubu evet demeye ikna etmeye çalışmasına karar verildi. İlk çalışmada hemen hemen katılımcılardan yarıya yakını karşı gruptaki katılımcılara hayır cevabını veremedi. İkinci bir grup çalışması yine aynı şekilde farklı insanlar ile yapıldı. Gruptakilerin reddedildiklerinde hissettikleri duygular üzerine konuşuldu.
Peki öfke denetim ve kontrolü nedir ve ne şekilde yapılmalıdır?
- Tanımak
- Kabul etmek
- Hayır demeyi de öğrenmek gereklidir.
- Kendini açık olarak ifade etmek ”Kendimizi dolandırmadan açık bir şekilde tereddütsüz ifade etmeliyiz. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla düşüncesi yanlıştır.”
- Tetikleyen olay ile nedenini birbirinden ayırmak “Olayın altında yatan sebep önemlidir. Tetikleyen durum ile bunu yapma nedeni, davranışın sebebi birbirinden ayrılmalıdır. Tetikleyen bir durum için kişiliği yargılamamak gerekir. Huzur ve güven içinde yaşama ihtiyacı, durumlar karşısında öfkemizi doğurabilir. Genel olarak duygu ve ihtiyacımızın ne olduğunu çok tanımlayamıyoruz. Öncelikle bunu öğrenmemiz gerekir.”
- Suçlayıcı ve yargılayıcı düşünme biçimini dönüştürmek
- Duygunun doğru yerde ve doğru biçimde ifade etme becerisini kazanmak “ki gelecek tepkilerden ötürü bu denge çok önemlidir.”
- İnsanlar hakkında aşırı genelleme yapmak
- “kimse bana böyle davranamaz “Bu bir ego göstergesidir.”
- “ya hep ya hiç”
Öfke kontrolünde faydasız yöntemler nelerdir?
Öncelikle içe atmak, bastırmak yanlış bir yöntemdir. Suçluluk duygusu ve depresyon bu nedenle olmaktadır. Öfkelendiğimiz durumlarda duygularımızı dışa vurmak ise ilişkilerimizin zedelenmesi, suçluluk ve pişmanlık duygusunu getirecektir. Öfkeli hissedildiğinde kaçmak, kaçınmak ve akılcı olmayan dayatmalar yapmak da öfkeli hissettiğimizde verdiğimiz faydasız tepkilerdir.
İnsanın en içlerinde ‘ihtiyaç’ duygusu vardır. İnsanı daha sonra diğer duygular etkiler. En sonunda ise düşünce, değerlendirme ve yargılama çatışmanın ortaya çıkmasına neden olur.
Öfkelenince empati kurmak önemlidir. Peki karşı tarafla empati ne şekilde ve hangi aşamalarla yapılmalıdır? İlk olarak içinde bulunulan, öfkenin doğmasına sebebiyet veren durum tanımlanmalıdır. Bununla beraber sizi reddedenin duygusunu tanımlamalı ve neden böyle hissettiğini tahmin etmelisiniz. Karşı tarafın karşılanmamış hissi ne olabilir? Bu noktada varsayım, yargı yerine empati kurulmalıdır. Son olarak empati kurmak için yapılması gereken ise duygularda değişim yaratmaktır.
ŞİDDETSİZ İLETİŞİMİN İKİ YÖNÜ: AÇIK YÜREKLİLİKLE DİLE GETİRMEK+EMPATİYLE ANLAMAK
Empati, öğretide karşıdakinin duygularını ve düşüncelerini doğru bir şekilde anlamak ve onu anladığını karşı tarafa anladığını ifade etmek olarak tanımlanmıştır. Empati üzerine yapılan tartışmalar ve konuşmalar sonucunda empati yaparken nasıl konuşmak ve ne şekilde cümleler kurmak gerektiği öğrenildi.
Peki empati ne değildir?
Empati yapmak olarak algılandığı halde aslında hatalı olan davranış modelleri uygulanmaktadır. Sırf kulakla duymak, sadece zihinle anlamaya çalışmak, sempati kurmak, öğüt vermek, üste çıkmak, ders vermek, teselli etmek, hikaye anlatmak, oyalamak, soru sormak, açıklamada bulunmak, düzeltmek karşı tarafla empati yapmak değildir. Bunlar aynı zamanda birer iletişim engelidir.
Gerçekte empati yapmak nedir?
Empati, tüm dikkatimizi karşımızdakinin verdiği mesaja odaklamak, karşımızdakine kendini tam olarak ifade edebilmesi ve anlaşıldığını hissetmesi için gereken zaman ve alanı vermek, zihni boşaltarak tüm varlığımızla dinlemek, kendini ana vermek, anda hazır bulunmak, bizim hakkımızda söylediklerine değil neye ihtiyaçları olabileceğine kulak vermek, duyduklarımızı kendi sözlerimizle tekrar etmekle olabilir. Kulağa aslında gözdağı gibi gelen mesajlar karşılanmamış ihtiyaçlar için çağrıdır.
Atölye çalışmasında son olarak üçer kişilik gruplarla arabuluculuk uygulamasına dair pratikler yapıldı. Yapılan çalışma sonucunda bir arabulucunun karşısına gelen sorunlarda taraflardan hangi duyguları aldıkları, öfkenin yatıştırılmasının nasıl ve hangi yöntemlerle yapıldığı üzerine konuşuldu.
Etkinliğin sonunda katılımcılara, Arabuluculuk Gönüllüleri Derneği Katılım ve Teşekkür Sertifikaları takdim edildi.
Toplantıyı raporlayan Stj Av. Sıla Doğan’a teşekkür ediyoruz.